10 MUHARREM/10 BELA

ON MUHARREM, KERBELA/ ONBELA
Efsane, masal, dini geyik muhabbetleri gırla.
Hocalar bu kadar palavrayı nasıl sıkabiliyorlar, anlamış değilim!
Bilmem On Muharrem günü hangi peygamber ne yapmış?
Sanki mubarekler gözleriyle görmüşler!
Kimisi sudan, kimisi ateşten, kimisi bıçaktan, kimisi de balığın karnından kurtulmuş.
Adem‘in tövbesi bugün kabul edilmiş mesela!
Nuh tufanı bugün sona ermiş, milyonlarca bitki ve hayvanı taşıyan ahşap gemi bir senelik bir yolculuktan sonra Cudi dağının tepesine nihayet konmuş!
Musa‘nın Firavunun zulmünden kurtulması, Firavun ve ordusunun denizde boğulması tam bugüne denk gelmiş!
Yusuf da kuyudan bugün çıkmış iyi mi!
Nasıl olduysa Yakub‘un Yusuf‘una kavuşması ve gözlerinin açılması da bugüne rast gelmiş!
Yunus‘un balığın karnından, Eyüb‘un hastalıktan kurtulup, şifa bulması, Hazreti İbrahim‘in ateşten kurtulması, Süleyman‘a mülk verilmesi..
Hepsi Hüseyin‘in şehit edildiği güne tam denk gelmiş.
Ya da; Hüseyin’in şehit olacağı güne denk gelecek şekilde davranmışlar!
Hüseyin‘in şehadetini merkeze alan bir kutsal tarih anlayışı…
Allah dünyayı Muhammed aşkına yaratmıştı.
Torunu Hüseyin aşkına da tarihe yukarıdaki gibi müdahale etmiş anlaşılan.
Bizi de onların kulu kölesi, reayası olsun diye yaratmış zaar.

Neresinden başlayayım…
On Muharrem Müslümanlar arasında kin ve adaveti büyütmekten başka bir işe yaramıyor.
Milyonlarca Şii, Hüseyin‘in katilleri olarak gördükleri Sünnilere diş gıcırdatıyor, bıçak biliyorlar bugünlerde…
Zeyneb‘in Suriye‘deki mezarını korumak bahanesiyle Hizbullah katilleri ve İranlı sadist mezhepçiler, katil Esed‘in yanında, Hüseyin‘in intikamını almak bahanesiyle “Vah Huseyn, Vah Hüseyn” diye diye saldırı üstüne saldırı tazeliyor.
Kendilerince Yezit gördükleri Ehl-i sünneti sevabına cehenneme postalıyorlar!

Siyaset, Hakimiyet mücadelesi, dünyalık derdi bütün belaların menbaı..
Bütün itikadi mezhepler siyaset yüzünden çıkmış!
Yok Ali olacaktı, Yok Ebubekir olacaktı.
Yüzbinlerce sahabe Sıffin’de, Cemel’de nâhak yere birbirlerinin boynunu vurdu…
İktidar mücadelesine Aişe Annemiz bile katıldı!
Ali Ebubekir‘e küsmüştü. Altı ay, bir rivayete göre 2 yıl Ebubekir‘e biat etmemişti…
Yani iktidar illa benim hakkım, Ebubekir hakkımı gaspetti diyordu..
Ali evladı da bu imamet sevdasından hiç vazgeçmedi…
Ne var ki, Hüseyin kadar köle Bilal’in de, Zeyd‘in de, Üsame‘nin de hilafette hakkı vardı.
Oysa İmamet davasına kalkan Hüseyin’in siyasetten, değişen dünyadan haberi yoktu!
Ümmet ise o günlerde; Peygamber’den torunumuz olsun diye kızlarını Hasan ve Hüseyin‘e vermek için birbirleriyle yarışıyordu.
Dört hanımı bir kerede boşayıp, dört yeni kızla nikah kıymalar falan filan!
Ömer bile aynı bahane ile Ali‘nin küçük kızını haremine alıyordu.
Anlayacağınız Cahiliye ırkçılığı kaldığı yerden devam ediyordu…
Kutsal aile/Ehl-i Beyt.
Tipik Yahudileşme, Yahve’nin Seçilmiş Kabilesi
Allah, tüm insanları ehl-i beyte reaya olsun, kul-köle olsun diye yaratmıştı.
Ehl-i beyt’İ de, insanların başına imam /kral olsun diye…

Dünya işlerinden/siyasetten anlamayan Hüseyin Kûfelilerin igvasına kandı,
Kufe’ye gitme de, nereye istersen oraya git!” dendi.
Gitmem de gitmem..
Sonrası malum.. feci şekilde Emevi zalimleri tarafından katledildi…
Bugünün unutulmasını bu yüzden istiyorum.
Çünkü dini imanı siyaset olan Şiiler bu yüzden kendilerinden olmayanlara, kinlerini, gayzlarını biliyorlar..
Sadece düşmanlığa sebep olmakta On Muharrem!
Bir kere daha siyasete binlerce veyl olsun diyorum…
Siyasilerin iktidar hırsı ümmeti bu hale düşürdü..
Bugün de durum aynen bu şekilde devam etmektedir.
Ben iktidar değilsem, yansın bu dünya!
Bana ne sizin iktidarınızdan ya!

Yüzlerce yıl sürecek olan Abbas‘ın çocukları ile Ali‘nin çocukları arasında iktidar kavgası!
Yüzbinler masum nâ-hak yere öldü gitti.
Yok Peygamberin mirası Ali‘ye geçti, yok Abbas‘a geçti.
Ki, Abbas Mekke‘nin fethine kadar Müslüman bile olmamıştı. Mekke’nin bankeriydi.
Ama canım Peygamberin amcası, işte!
Tıpkı Yahudilerin “Seçkin Irkı” gibi bizim de “kutsal ailemiz“, ehl-i beytimiz olmuştu…
Irkçılığın dik alası yani!

Neymiş Efendim; “Aşure gününde tutulan oruç bir önceki senenin geçmiş günahlarına kefarettir.” buyurmuş Peygamber!
Biraz Noel çılgınlığı gibi ekonomiyi canlandırmak lazım, canım!
Alış-veriş filan!
Zira demiş ki Peygamber; Her kim Aşure Günü’nde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa; Cenab-ı Hak’da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder.”
On Muharrem! Hadi bakalım alış-verişe!
Aşure kazanlarını kaynatalım;
Dünyanın üçüncü obez halkına biraz daha aşure yedirelim…
Çok sevaptır!
Yeyin babam yeyin!
Hatıradır yeyin!
Tatlıları mideye indirirken o acı günleri hatırlayın!
Aşure yapmak, dağıtmak çok sevaptır, çok!
Hadi konuşmayayım diyorum da…

Sadettin MERDİN