28 ŞUBAT ZİHNİYETİ GÜÇLENEREK DEVAM EDİYOR

Bir kesim görüş sahipleri ısrarla;
“28 şubatlar bitti, bundan sonra kimse böyle bir harekete yeltenemez” derken, bir kısım görüş sahipleri ise;
“28 şubatlar, hiç bir zaman bitmez, siyasi irade hata yapıp meydanı boş bırakırsa, devrimlere sahip çıkmak gereği yada bahanesiyle, boşalan o meydanı birileri doldurur” görüşünde ısrar ediyorlar.
Hatta daha önce müdahalelerden şikayetçi olanların bir kısmı artık 28 şubatları övmeye, bu günkü uygulamayı daha katı olmakla suçlamaya başladılar.
Örneğin müdahaleler döneminde hapse mahküm olan ünlü Aktör Tarık AKAN,
“Askeri müdahaleler döneminde yapılan yanlışlar tamir edilebilir, ama bu günkü yönetimin hataları tamir edilemez” diyerek 28 şubat oluşumuna sahip çıkmıştır.
Prof.Dr.Emre KONGAR halen 28 Şubata sahip çıkıyor.

“Askeri dönemdeki yargılamalar bile o dönemde mevcut olan radyodan yayınlanırken, bu gün Ergenekeon tutukluların yargılamaları yayınlanmıyor” denmektedir.

Aşağıdaki bilgilere göre, Taraf yazarı GÖRMÜŞ de, 28 Şubat zihniyetinin bitmediğini, artarak devam ettiğini görmüş.

Darbe Günlükleri’ni yayımlayan Nokta Dergisi’nin eski genel yayın yönetmeni ve Taraf Gazetesi yazarı Alper GÖRMÜŞ, yazdığı iki ciltlik ‘BÜYÜK MEDYADA EEGENEKON HABERCİLİĞİ’ isimli kitabını basına tanıttı.

Ergenekon’u ‘TEŞKİLAT-ZİHNİYET‘ diye ayırdığını belirten GÖRMÜŞ, yaptığı çalışmayla ‘zihniyeti’ deşifre ettiğini söyledi.
“Bu ikisinin iç içe geçtiği çok yer var. Teşkilatın zayıflaması zihniyetin zayıflaması anlamına gelmiyor, aksine teşkilat zayıflarken, zihniyetin güçlendiği zamanlar oluyor” diyen GÖRMÜŞ, gelinen noktada 28 ŞUBAT’IN BİTMİŞ BİR SÜREÇ OLMADIĞINI görmüş.
Ergenekon zihniyetinin devam ettiğini vurgulayan GÖRMÜŞ, son dönemdeki etki alanlarının siyasete kaydığına işaret etti.
Geçmişte, ordunun siyasetin üstüne abandığını;
Ancak TSK’nın elini taşın altına koyarak çok yıprandığını fark ettiğini belirten GÖRMÜŞ şöyle devam etti;
“TSK, yeni anlayışta; STK’ları, üniversiteleri, özellikle yargıyı da yanına çekip, toplumu da işin içine katarak, bir düşman yarattı ve bu düşmanı birlikte yok etmeye çalıştılar.
Bu süreç bitmedi.
Bu amaçla, toplumda geniş bir orta sınıfın, ‘Düşman nasıl imha edilirse edilsin’ anlayışıyla, bu düşman algısına inandırıldığını düşünüyorum.
İyimserim; ama bu zihniyet şimdi CHP içinde yol kat etti.
Ergenekon zihniyeti var olmaya da devam edecek.
Ergenekon’un CHP içindeki örgütlenmesi, kriminal faaliyetlerinin son bulduğu anlamına gelmez.
Siyaseti de etki alanı olarak kullanmaya başladığını gösterir”

‘AMA…’LI CÜMLELER KULLANANLAR SAMİMİ DEĞİL
————————————————————–
Darbe günlüklerinden bugüne özellikle Ergenekon soruşturmasına yönelik çok fazla değişim yaşandığını anlatan GÖRMÜŞ, bu süreçte medyanın rolünü şöyle anlattı:
“Ergenekon süreci, o kadar ağır biçimde üzerlerine çöktü ki, meslektaşlarım günlüklere verdikleri tepkiyi bile gösteremediler.
Ve meşhur ‘Ama…’lı cümleler kurulmaya başlandı, ‘Biz bu davanın önemini biliyoruz ama…‘ gibi.
Ben bu arkadaşların samimiyetine asla inanmıyorum.
Bu yazıların belli bir andan sonra yazıldığı gibi bir durum da var.
Türkan Saylan’dan sonra, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmasından sonra ortaya çıkan bir grup var

28 ŞUBAT MÜDAHALESİNİN SEBEPLERİ:
——————————————
2 Ekim-7 Ekim 1996 tarihleri arasında Başbakan Necmettin ERBAKAN sırasıyla Mısır, Libya, Nijerya’yı ziyaret etti.
Libya’da, KADDAFİ’nin bir çadırda ERBAKAN ile yaptığı görüşmede sarfettiği sözler muhalefet ve basın tarafından ağır bir şekilde eleştirildi.

3 Kasım 1996′da SUSURLUK’ta meydana gelen bir trafik kazasında mafya, siyasetçi, polis ilişkileri açığa çıktı.
Başbakan ERBAKAN ‘FASA FİSO dedi,
Adalet Bakanı Şevket KAZAN ise, aydınlık için bir dakika karanlık toplumsal eylemi için “Mumsöndü oynuyorlar” dedi.

Kayseri’nin Refah Partili Belediye Başkanı Şükrü KARATEPE, 10 Kasım 1996 tarihli Refah Partisi İl Divan Toplantısındaki konuşmasında, Türkiye’de henüz gerçek demokrasinin olmadığını, hâkim güçlerin herkesi kendi görüşleri doğrultusunda hareket etmeye zorladığını söyledi.
KARATEPE konuşmasında şunları söylemişti:
“ Süslü püslü göründüğüme bakıp da SAKIN LAİK OLDUĞUMU SANMAYIN.
Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım. Belki Başbakanın, Bakanların, Milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır.
Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok.
Refah Partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir.
İnsanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir.
EY MÜSLÜMANLAR SAKIN HAA İÇİNİZDEN BU HIRSI, BU KİNİ, NEFRETİ ve İNANCI EKSİK ETMEYİN. Bu bizim boynumuzun borcudur”
KARATEPE bu konuşması nedeniyle 1 yıl hapis ve 420.000 lira ağır para cezasına mahkûm edildi.

Dönemin Başbakanı Necmettin ERBAKAN, 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, Devletin resmi konutu olan BAŞBAKANLIK KONUTUNDA, hiç bir resmi nitelikleri olmayan TARİKAT LİDERLERİ ve ŞEYHLERE iftar yemeği verdi.

Yüksek rütbeli Generaller, 22 Ocak 1997 tarihinde Gölcük’te toplanarak irticanın iktidarda olduğunu tartıştılar.

30 Ocak 1997′de Sincan belediyesi başına buyruk hareket ederek Kudüs gecesi düzenledi.
Parkların giriş kapılarına Arap harfleriyle çizilmiş Piyade tifekleri resimleri yaptıran Belediye başkanı Bekir YILDIZ‘ın İRAN Büyükelçisi’nin misafir olduğu gecede, sahneye koydurduğu “cihad” oyunu basında tepki oluşturdu.
Star muhabiri Işın GÜREL saldırıya maruz kaldı. Bekir YILDIZ tutuklandı, mahkum edildi. (Bekir YILDIZ daha sonra “gençliğim ve tecrübesizliğimle kullanıldım” diyerek hatalarını itiraf etti)

5 Şubat’ta, Etimesgut Zırhlı Birlikler Okulu’ndan 20 tank ve 15 zırhlı araçtan oluşan askeri konvoy SİNCAN semtinde geçiş yaptı.

5 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL, Başbakan ERBAKAN’a birkaç mektup gönderdi.

Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven ERKAYA ‘irtica, PKK’dan daha tehlikeli’ dedi.

11 Şubat’ta “Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü” Ankara’da yapıldı.

28 Şubat’ta yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü. MGK laikliğin Türkiye’de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu sert bir şekilde vurguladı.
4 Mart’ta Başbakan ERBAKAN, MGK kararlarını yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi, ancak 13 Mart’ta imzalamak zorunda kalmış ve daha sonra bu kararları imzalamadığını sadece ön yazıyı imzaladığını iddia etmiştir. (Öyle olsa bile bu imza yeterlidir)

21 Mayıs’ta Yargıtay Başsavcısı Vural SAVAŞ, “Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini” söyleyerek, RP’nin kapatılması için dava açtı.

7 ay aradan sonra 3 Haziran’da SUSURLUK Davası DGM’de başladı.

7 Haziran’da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara ambargo koydu.

10 Haziran’da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay Başkan ve Üyeleri Genelkurmay Başkanlığı’na davet edilerek, kendilerine irtica konusunda brifing verildi.

18 Haziran’da Necmettin ERBAKAN Başbakanlık’tan istifa etti.
İstifasının nedeninin Başbakanlığı yardımcısı Prof.Dr. Tansu ÇİLLER’e devretmek olduğunu belirtti.

19 Haziran’da Cumhurbaşkanı Süleyman DEMİREL, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu ÇİLLER’e vermeyip, ANAP Genel Başkanı Mesut YILMAZ’a verdi.

30 Haziran’da Mesut YILMAZ, Bülent ECEVİT ve Hüsamettin CİNDORUK’la birlikte ANASOL-D hükümetini kurdu.
N O T : Bu acıların hepsi meydanın sadece kendilerine ait olduklarını zannedenlerin, o meydana sahip olamadıklarının sonucudur. Dürüstlük timsali Merhum Bülent ECEVİT’in deyimiyle, düdük çalınmasına, meydanın başkaları tarafından doldurulmasına sebebiyet verilmiştir.