ANDIMIZIN YASAKLANMASI BÖLÜCÜLÜK OLMUYOR MU?

  “Bize bir nazar oldu.

      Cumamız Pazar oldu.

      Bize her ne olduysa

      Hep azar azar oldu!”

Türkiye’de gündem o kadar süratli değişiyor ki, yetişebilene aşk olsun!…

Cumhuriyet Bayramı, hava limanı açılışı reklamı ile kamufle edildi. Açılış farklı bir tarihte olsaydı; toplum ikiye bölünmezdi, bayram da hava limanı açılışı da güme gitmezdi. Bu kadar çok tartışma da olmazdı.

Her neyse biz konumuza dönelim…

Andımızın yasaklanması, sanılanın çok ötesinde öneme haiz bir konu olduğuna inandığımız için es geçemezdik.

1997 yılında rötuşlanan şekliyle “ANDIMIZ” ne diyor, ona bir bakalım:

     “Türküm, doğruyum, çalışkanım,
İlkem: küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak, yurdumu, milletimi özümden çok sevmektir.
Ülküm: yükselmek, ileri gitmektir.
Ey Büyük Atatürk!
Açtığın yolda, gösterdiğin hedefe durmadan yürüyeceğime ant içerim.
Varlığım Türk varlığına armağan olsun.
Ne mutlu Türküm diyene!”

Sizi burada rahatsız eden nedir?

Türk” ifadesi ile Atatürk’ün Türk Milleti için koyduğu hedefler mi?

Evet, göründüğü kadarıyla en çok bu ifadeler birilerini rahatsız etti. Özellikle de “Türk” kelimesi!

      “TÜRK”, bir milletin adıdır. Her milletin içerisinde farklı pek çok etnisite vardır. Dünyada yedi bin(7000) civarında etnisite vardır ama millet sayısı yüz’ü (100) bulmaz.

Milli görüşçülerin oldum olası hastalığıdır, millet ile etnisite kavramlarını birbirine karıştırmak. Hastalıklı bir yaklaşım!…

      “Bizim Rabiamız: Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek vatan” diyorlar. Türk Milliyetçileri bunları 80 yıldır söylüyor, söylemeye de devam edeceklerdir.

Bunları, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ağzından duymak bizleri elbette çok mutlu etti. Ancak devamında söylediklerini anlamak gerçekten mümkün değil.

      “Kürt’üyle, Türk’üyle, Laz’ı, Çerkez’iyle biz tek milletiz” deniyor.

Orhun Abidelerine gidin, çok daha ötelere gidin, bütün dünya bu milleti “Türk” olarak adlandırmıştır. Anayasamızda da bu milletin adı “Türk” tür.

Hiçbir Türk Aydını, millet tanımlamasını; etnisite ya da ırk temeline dayandırmamıştır. Her milletin içerisinde çok sayıda etnisite olabilir. Türk Milleti de birçok etnisitden müteşekkildir.

Türk’ü, etnisitelerin arasında sayarsan, Türk’ü herhangi bir etnisite olarak kabul edersen biz de; “O vakit bu milletin adı nedir” diye sorarız.

Eğer; “Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Zaza vb., bunların hepsi birer millettir” diyorsanız, bu doğrudan bölücülüktür. Dünyada, çok milletli üniter bir devlet yoktur. Türkiye “çok uluslu federasyon sistemine” geçti de bizim mi haberimiz yok?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ifade ettiği gibi Türkiye; Tek milleti (Türk Milleti), tek devleti, tek bayrağı ve tek vatanı olan bir ülkedir. Anayasanın amir hükmüne göre de Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes Türk’tür.

      “Ben Türk değil, Kürt’üm” demek bölücülüktür. Tüm etnsiteler Türk Milletinin birer parçasıdır. Bu ülkede ayrı bir millet yaratma hevesi bölücülüktür. “Ben Türkmen değil, Kürt’üm” diyebilirsiniz ama Türk üst kimliktir, milletin adıdır. Hepimiz Türk’üz

Türkiye’de Kürt diye ayrı bir millet yoktur, Kürt diye ayrı bir etnisite vardır.

Hepimizin bir etnik kimliği vardır elbette, ancak Türk Milletinin mensubu olmaktan da gurur duyuyoruz.

AB yasalarına göre insanları etnik ve mezhepsel kimliklerine göre tanımlamak suçtur.

      “Andımız”dan, bir tek bu ülkeyi bölüp-parçalamak ve üzerinde ayrı bir devlet kurmak isteyen PKK rahatsız olur.

Atatürk’ün koyduğu hedeflere ise Atatürk’ten rahatsız olanların hayali bile yetmez. Bu hedeflere ancak ayrılıkçı-bölücüler karşı çıkabilir.

                     Bir taraftan da bu yasaklamanın iyi olduğunu düşünüyorum!…

Zira andımızın yasaklanmasıyla, ne kadar “TÜRK” ve “ATATÜRK” karşıtı varsa, hepsi düğün-bayram ettiler.

Biz de kimin ne olduğunu öğrenmiş olduk.

Ben her zaman şeffaflık taraftarıyım. Kim kimdir, neyin nesidir, düşünce yapısı nedir, herkes bilinsin.

Farklılıklarımızı zenginliğe dönüştürüp kardeşçe yaşayabiliriz ancak ihanete, bölücülüğe tahammülümüz yoktur.

Etnik kimliğimizi, mezhebimizi öne çıkartmadan, dillendirmeden bin yıldır bu vatan topraklarında nasıl kardeşçe yaşamışsak yine öyle yaşayalım.

Başta devletin olmak üzere, milli kuruluşların, partilerin, STK’ların mutlaka hafıza merkezleri olmalıdır. Bu gibi dönemlerde; “işte ben Türk değilim, Kürt’üm” gibi sözler sarf edenleri ve başkaca önemli hususları kaydetmelidir.

Ekinciyan Köyünü, ”Ekinciler Köyü” yapmanın mantığını hiçbir zaman anlamadım.

Bir bakan çıktı; “Gençliğimde Kürtlüğümü saklamak için Ülkü Ocaklarına takıldım” dedi.

Kimse saklanmasın ve kandırmasın kardeşim.

Hâlbuki Osmanlı’nın Tapu Tahrir Defterlerinde; şehir, kasaba ve köylerdeki nüfus sakinleri hangi etnisiteye ve dine mensup oldukları belirtilmektedir.

Osmanlı bütün bunları biliyordu ama toplumun tüm kesimlerine eşit adalet dağıtıyordu.

Amerika’da binden fazla etnisite var, dünyada ne kadar din ve inanç-inançsızlık varsa hepsi var. Oralarda böyle kavgalar yok. Üstelik İslamın büyük hoşgörüsü ile Osmanlıda uygulanan güzel bir örnek var. İslamın dışındaki dinlere dahi çok büyük hoşgörü eşit adalet var.

Batı bizi etnik yapılara bölüp parça parça etmek istiyor, uyanalım gayrı. Türkmen ile Kürt etnisiteleri bin yıl boyunca o kadar çok evlilik yapmıştır ki etle kemik misali tek vücut olmuştur. Siz bu tek vücudu parçalamak istiyorsunuz. Parçalarsanız öldürürsünüz ki Batı’nın istediği budur.

Yazıma Ebulfez Elçibey’in bir sözü ile son vermek istiyorum:

“Türk değilim diyene karşı sakın ısrar etmeyin. Allah’ın bahş ettiği (bağışladığı) şerefi istemeyen şerefsize biz zorla şeref verecek değiliz ya!.”

Mustafa TOYGAR