AYASOFYA’NIN TARİHİ SEYRİ

Ayasofya tarihi ve önemi nedir? Ayasofya ne zaman yapıldı?

AYASOFYA’NIN TARİHİ VE ÖNEMİ NEDİR?

Ayasofya Doğu Roma İmparatorluğu’nun İstanbul’da yapmış olduğu en büyük kilise olup aynı yerde üç kez inşa edilmiştir.

İlk yapıldığında Megale Ekklesia (Büyük Kilise) olarak adlandırılmış, 5’inci yüzyıldan İstanbul’un fethine kadar Hagia Sophia (Kutsal Bilgelik) olarak isimlendirilmiştir.

İmparator Konstantios tarafından 360 yılında yaptırılan Megale Ekklesia ve İmparator II.Theodosis‘in 415 yılında yeniden inşa ettirdiği kilise halk ayaklanmalarında yıkılmıştır.

Günümüz Ayasofya‘sı, İmparator Justinianos tarafından dönemin iki önemli mimarı Tralles’li (Aydın) Anthemios ve Miletos’lu (Balat) İsidoros’a yaptırılmıştır.

16’ncı ve 17’nci yüzyıllarda, Ayasofya‘nın içine mihraplar, minber, müezzin mahfilleri, vaaz kürsüsü ve maksureler eklenmiştir. Yapının dışına farklı dönemlerde yaptırılan minareler, medrese, sıbyan mektebi, muvakkithane, şadırvan, sebiller, güneş saatleri, mütevelli heyeti odası ile Ayasofya, Osmanlı Dönemi’nde kompleks bir yapıya dönüştürülmüştür.

Ayasofya İstanbul’un Fatih ilçesine bağlı, Sultan Ahmet semtindedir.

AYASOFYA NASIL CAMİ OLDU?

916 yıl kilise olarak ibadete açık olan yapı, Fatih Sultan Mehmet‘in 1453‘te İstanbul’u fethetmesiyle camiye çevrilmiştir.

29 Mayıs 1453‘te, Osmanlı padişahı Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u aldığında, Ayasofya yaralı Bizans askerlerinin, kadın ve çocukların sığınma yeriydi.

İstanbul’un Osmanlı Devleti’nin eline geçmesinden sonraki birkaç gün boyunca Ortodoks Kilisesi mensupları Ayasofya‘da ibadete devam etti.

1 Haziran 1453‘te İstanbul’daki ilk Cuma namazını burada kılan Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya‘nın Osmanlı yönetimi altında cami olarak hizmet vereceğini duyurdu. Mihrap ve minber yapıldı, çan ve Haç kaldırıldı. Mozaiklerin üstü kapatıldı.

Fatih Sultan Mehmet‘ten sonra 1481‘de tahta geçen oğlu Sultan İkinci Bayezid zamanında bir minare dikildi.

1509‘daki büyük İstanbul depreminde ilk yapılan minare yıkıldı, yerine tuğladan bir minare yapıldı

Diğer iki minare de Sultan İkinci Selim zamanında, Mimar Sinan tarafından yenileme çalışmaları sırasında inşa edildi. Bu sebeple Ayasofya‘nın farklı zamanlarda yapılan 4 minaresi birbirinden farklıdır.

İkinci Selim‘in türbesi Ayasofya içindeki ilk padişah türbesi oldu. Ayasofya‘da, içinde padişahların, eşlerinin ve şehzadelerin de yer aldığı 43 farklı türbe bulunuyor.

Bunların arasında Sultan Üçüncü Murat, Sultan Üçüncü Mehmet, Safiye Sultan ve Nurbanu Sultan da var.

Sultan Ahmet 1616′da Sultan Ahmet Cami’sini inşa ettirene kadar Osmanlı Devleti’nin en büyük ve en önemli camisiydi.

1739‘da ibadethaneye medrese, kütüphane ve aşevi de eklendi.

Ayasofya tarihi ve önemi nedir? Ayasofya ne zaman yapıldı?

1847-1849 arasında yenilenme çalışmaları sırasında kapalı kaldı.

AYASOFYA NE ZAMAN MÜZE OLDU?

1923‘te cumhuriyetin ilanından sonra cami olarak kullanılmaya devam etse de, Ayasofya 1931‘de Avrupa ülkelerinin “KİLİSEYE DÖNSÜN” baskısıyla kapatılıp, Kilise ve cami olarak kullanılmasına geçici olarak izin verilmedi. Görüşmeler devam etti. Sonuçta “Ayasofyayı Şimdilik Müze olarak kullanalım, gelişmemiz engellenmesin, geliştikten sonra günün şartlarına göre uygulama yapılır” düşüncesi hakim olmuş ve Mustafa Kemal Atatürk‘ün emri ve Bakanlar Kurulu kararı ile 1935 yılında müzeye dönüştürülmüştür. Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk‘ün verdiği izin sonrası başlayan onarım çalışmaları 15 yıl sürdü ve 1947‘de tamamlandı.

Ayasofya, ne maksatla müze yapılmıştı?

Konuşanların çoğu Ayasofya’nın ne maksatla müzeye çevrildiğini bilmiyor.

“Asıl soru Ayasofya’nın neden 1934′te müzeye çevrilmiş olması?
Cumhuriyet 1923′te kuruldu.
Atatürk bile 11 sene bekledi.
Bu konu tarihi bir perspektiften araştırılmalı”

Sayın Kalın, siz bu devleti yönetiyorsunuz.
Neyi araştıracaksınız?
Nasıl olur da bilmezsiniz?
Ermeni Soykırımını tarihçiler tartışsın, Fethullah bizi aldattı ve daha niceleri.
Bu kadar bilgisizlik ve gafletle ne cesaretle devlet yönetimine talip oldunuz?
Örnek: Sayın Neval Kavcar bakın ne diyor;
1934′te şaibeli bir Atatürk imza kaşesi ile müzeye dönüştürülen Ayasofya”

Bilmedikleri gibi, şaibeli imza kaşesi demekle Atatürk’e hakaret ettiklerinin bile farkında değiller.

Bu şu demek: Atatürk’ün Bakanlar Kurulu sahte bir Atatürk imza kaşesi imal ediyor, ve Atatürk’ün bilgisi dışında aldıkları Ayasofya kararının altına bu kaşeyi vuruyor.

Yıl 1934. Atatürk hasta değil. Devletin başında.
Onun haberi olmadan Ayasofya müzeye çevriliyor, Atatürk bunun farkında bile olmuyor.
Yahu böyle bir şeyi Tansu Çiller’e bile yapamazsınız.
Atatürk’e böyle bir kumpas kurmaya kim cesaret edebilir?
Atatürk’ün böyle iktidarsız bir lider olduğunu ima etmek ona yapılacak en büyük hakarettir.
Ayrıca, Bakanlar Kurulu ne maksatla böyle bir şey yapmış olsun?
Atatürk’e kazık atıp zevklenmek için mi?
Atatürk’ün Bakanlar Kurulu böyle insanlar mıydı?
Çok yazık.

İstanbul’un bir an evvel işgalden kurtarılması ve barışa kavuşarak ülkenin imarına başlanabilmesi amacıyla, 23 Temmuz 1923 günü Lozan’da” ileride düzeltiriz” düşüncesi ile iki önemli konuda taviz verdik ve anlaşmayı ertesi gün 24 Temmuz’da imzaladık.

1- Osmanlı’nın borçlarını ödemeyi kabul ettik
2- İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’nın Boğazlara yönelik tehditlere karşı garantör olacağı bir “Boğazlar Komisyonu” kurulmasını, Boğazlara Türk askeri yerleştirilmemesini geçici olarak kabul ettik.

Önce Osmanlı borçlarının ödenmesini ele aldık.

1930a kadar borçların bugünkü değerle 42 milyar dolarlık kısmını ödedik.
Aralık 1932′de borçların geri kalanında indirim yapılmasını, aksi halde ödeme
yapmayacağımızı bildirdik.

Nisan 1933‘de görüşmeler sonunda borçlarda %90,8 oranında indirim yapılmasını ve %7,5 faizle 20 yılda ertelemeli ödeme yapılmasını kabul ettirdik. (Geri kalan borç bugünkü değerle 225 milyar dolardı ve vadesi 1944‘e kadar olan bu parayı, vadesinden 10 yıl önce 1934’te ödedik.)

Nisan 1933deki borç indirimi anlaşmasından sonra sıra Boğazların yeniden görüşülmesine geldi.
İstanbul ve Çanakkale Boğazlarına nöbetçi asker bile koyamıyorduk.

Mayıs 1933′de Londra’da yapılan Silahsızlanma Toplantısı’na katılarak Lozan Anlaşması’nın Boğazlar Komisyonu maddesinin iptal edilmesini talep ettik.
Bu talebimiz kabul edilmedi.

Bunun üzerine önce Sovyet Rusya ile görüşerek, Mussolini ve Hitler’in Boğazların güvenliğini tehdit ettiğini, Sovyet Rusya’nın güvenliği için Türk askerinin Boğazlara yerleştirilmesinin gerekli olduğunu söyledik.

Ayrıca, Ortodoks Rusya’yı yanımıza çekmek amacıyla, istekleri üzerine 24Kasım,1934 tarihinde Bakanlar Kurulu Kararı ile (1453den önce Ortodoks mabedi olan) Ayasofya’yı müze yaparak karşı atağa geçtik.

Lozan Anlaşması’nda yapılacak değişikliği tüm imzacı ülkelerin kabul etmesi gerekiyordu.
Ayasofya kararı, imzacı devletlerden Yunanistan üzerinde de etkili oldu. Çünkü Yunanistan da Ortodokstur.

Milletler Cemiyeti’nin Nisan ve Eylül 1935‘de yapılan toplantılarında Lozan Anlaşması’nın Boğazlar maddesinin iptalini istedik, değişen dünya koşullarında (Mussolini ve Hitler’i kastederek) Türkiye’nin güvenliği konusunda endişe duyduğumuzu belirttik.

Ayasofya tavizi ve baskı diplomasimizin etkisiyle Sovyet Rusya ve Yunanistan delegeleri “Türkiye’nin talebinin makul olduğunu” belirterek bizi desteklediler.

Bunun üzerine İtalya dışındaki diğer ülkeler de talebimizin makul olduğunu kabul edince, 11 Nisan 1936da Montrö’deki (Montreux) Milletler Cemiyeti toplantısında Boğazlar konusunda yeni bir anlaşmaya hazır olduğumuzu belirten bir nota verdik.

20 Temmuz 1936′da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı, TBMM’de onaylandı ve Resmi Gazete’de yayınlanması bile beklenmeden 30,000 Türk askeri o gece yarısı İstanbul ve Çanakkale Boğazları’na konuşlandı.

Anlaşma 5 Ağustos 1936 günü Resmi Gazete’de yayınlandı.

Görüldüğü gibi, Ayasofya bir amaç uğruna Atatürk tarafından müze yapılmıştı. Amaç hasıl olunca Atatürk Ayasofya’nın müze değil, cami olarak tescil edilmesi emrini verdi. Çünkü Montrö imzalanmış, artık Ayasofya’nın müze olmasına gerek kalmamıştı.

Montrö’den 5 ay sonra, 19 Kasım 1936 günü düzenlenen Ayasofya’nın tapusu şöyle:

Vasfı: Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseyi müştemil AYASOFYAYI KEBİR CAMİİ ŞERİFİ

Sahibi: Ebulfetih Sultan Mehmet Vakfı

Bilumum zevatın “Tarihe ihanet” ve benzeri sözlerle Atatürk’ü suçlamaları tamamen bilgi noksanlığı dolayısıyladır.

Eşek yükü ile maaş alan danışmanların da bu konuda bilgi verecek donanımdan yoksun oldukları, aldıkları maaşları hak etmedikleri de böylece bir daha ortaya çıkmıştır.

Atatürk müze yapmıştı, biz yeniden cami yaptık iddiasının da doğru olmadığı tapuyu gören her aklı başında kişi tarafından anlaşılacaktır.

Atatürk eğer Ayasofya’yı müze yapmak isteseydi, tapuya “Vasfı: Müze” yazdırırdı.
Halbuki AYASOFYAYI KEBİR CAMİİ ŞERİFİ” yazdırmış.

Cami yaptık, tapuya da cami yazılsın” talebi ile Tapu Müdürlüğü’ne gidenler “Zaten cami, müze değil ki” yanıtını alınca mosmor oldular.

Acaba utanıp özür dileyecekler mi?

Ayrıca, Atatürk eğer tapuya müze olarak tescil ettirmiş olsaydı bile, bu, devlet kurucusu olarak onun yetkisi dahilinde olurdu ve hiç kimsenin bunu eleştirmeye hakkı olmazdı.

1996‘da Dünya Anıtları İzleme listesine alınan Ayasofya‘nın kubbesi ve minareleri, Dünya Anıtları Fonu’nun da mali desteğiyle 1997-2002 arasında restore edildi. Müze aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası listesindedir.