DENİZ BAYKAL’DAN TARİHİ UYARI

CHP’nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal 6 yıl aradan sonra ilk kez önceki akşam Meclis Kürsüsü’ne çıktı ve yüksek yargıda düzenlemeler yapılmasını öngören yasa tasarısı üzerine konuştu.
Konuşma tam bizim yayın saatinin ortasına denk geliyordu.
Baykal’ın uzun aradan sonra kürsüye çıkmasının “önemli bir konuşma yapacağının” habercisi olduğunu görerek yayınımızı Meclis’ten canlı bağlantı ile sürdürdük.
Tam tahmin ettiğimiz gibi Baykal gerçekten tarihi bir uyarı konuşması yaptı.
İktidarın anayasayı yok sayma, çiğneme konusunu alışkanlık haline getirdiğini belirten Baykal “Bunu yapmayın, bunun sonu iyi değildir” dedi.
Baykal’ın kürsü konuşmalarını özlemişiz.
Hiç teklemeden, tek bir kelime sarfiyatı bile yapmadan, en güçlü hitabet sanatıyla fikirlerini gümbür gümbür söyledi.
İktidarın yargı ile oynamasının demokrasi ve hukuk düzenine getireceği sakıncaları “Bilal’in bile anlayabileceği” netlikte, sadelikte anlattı.
Baykal’ı dinlerken İsmet İnönü’nün Menderes’e yönelik ünlü “yanlış yapıyorsunuz sizi ben bile kurtaramam” sözleri aklıma geldi.
Baykal’ın konuşması tam da bu kıvamdaydı.
Ara sıra ekrana gelen AKP’lilerin Baykal’ı pür dikkat izlediğine tanık olduk.
Umarım mesajı iyi alırlar, Türkiye’yi götürdükleri uçurumun farkına varırlar.
Sizlerle Baykal’ın tarihi konuşmasından seçtiğim bazı cümleleri paylaşmak istiyorum;
Anayasa’ya göre bir yargı mensubunun bile azledilmesi mümkün değilken Yargıtay ve Danıştay’ın tümünü azledip sıfırlamayı düşünmek Anayasa’nın 138 ve 139’uncu maddeleri karşısında nasıl bir zihniyeti ortaya koymaktadır.
Bu düzenleme elbette hukukun temel ilkelerine de Anayasa’ya da aykırıdır ama öyle anlaşılıyor ki Anayasa Mahkemesi bu kanunla ilgili bir karar alıncaya kadar sıfırlanan üyeliklere yeni atamalar yapılacaktır ve Anayasa Mahkemesi kararı geriye dönük işlemeyeceği için Anayasa fiilî durum karşısında işlemez hâle gelecektir.
Ne yazık ki Anayasa’nın kural ve ilkeleri değil, fiilî durum işletilecektir, Anayasa’ya aykırı olduğu Anayasa Mahkemesi tarafından tespit edildiği hâlde.
Anayasa Mahkemesi’nin muhtemel bir aykırılık kararına rağmen fiilî durum yaratılarak Anayasa’ya aykırı bir biçimde atanacak Yargıtay ve Danıştay üyeleri on iki yıl boyunca görev yapmaya devam edecekler.
Böyle bir zilleti hukukumuza yaşatmaya kimin, ne hakkı var?
Elbette cemaatten talimat alan bir yüksek yargı mensubu hiçbir şekilde kabul edilemez.
Ne yazık ki böyle bir durumun var olduğu da bir gerçektir.
Yargıdaki cemaat etkisinin kırılması gerektiği açıktır.
Hukuk, tüm sorunların çözümünde temel almak zorunda olduğumuz bir çerçevedir.
Hukuk, işinize geldiği zaman uygulayacağınız, işinize gelmediği zaman “defakto” deyip uygulamaktan vazgeçebileceğiniz bir oyuncak değildir.
Yüz kırk sekiz yıl sonra bugün bu kurumları iktidarın Yargıtay’ı, iktidarın Danıştay’ı hâline dönüştürüyoruz.
İktidarın Yargıtay’ı ve iktidarın Danıştay’ı diyorsam, biliniz ki nezakettendir.
Belki birilerinin çıkıp sarayın Yargıtay’ı, sarayın Danıştay’ı demesi daha da gerçekçi olacaktır.”
Anayasa’ya aykırı bir Cumhurbaşkanlığı sistemi oluşturdunuz.
Şimdi Anayasa’ya aykırı bir yargı sistemi oluşturma çabasındasınız.
Suç örgütleriyle zaman zaman iş birliği yapıyorsunuz.
Siz de bunun bir fiilî durum olduğunu kabul ediyorsunuz.
Fiili durum olduğunu kabul etmek durumun hukuki ve meşru olmadığını kabul etmek demektir.
Fiilî durum işliyorsa hukuki durum işleyemiyor demektir.
Bunun hiçbir sonucu olmayacağını düşünemezsiniz.
17-25 Aralık döneminin üzerine de bir fiilî durum perdesi çektiniz.
Bu kadar büyük hukuk dışılıkları göze almayı gerektiren herhâlde büyük bir korku vardır.
Bu kadar fiilî durum, bu kadar hukuk ihlali, ister istemez, sistematik bir sivil darbe durumuyla karşı karşıya kaldığımızı bize göstermektedir.
Elbette ortada tank, top yoktur ama görünüyor ki demokrasi mekanizmaları devre dışıdır.
Yüzde 50 oy almak Anayasa’yı ihlal etmek, Türkiye’nin temel millî siyasi kimliğini bozmak, temel dış politika ilkelerini çiğneyip ülkeyi savaşa sokma imkânı yaratmak, milleti ayrıştırma hakkı vermez.
Defakto demek illegal demektir;
Fiilî durum dediğiniz, işte o defaktodur.
Bir şey yapılamıyor olması buradan kaynaklanıyor.
Eğer bu denli büyük hukuksuzluğu göze alıyorsanız korkunuz büyük demektir;
bunu yapmayın, bunun sonu iyi değildir. İsrail’e sergilediğiniz iş birliği anlayışını Türkiye’den, kendi vatandaşlarımızdan esirgeyemezsiniz.
Can ATAKLI