Said-i Nursi hakkında bilinmesi gerekenler

Ulus Dağı Yayınları arasında çıkan. Mustafa Yıldırım’ın ”Meczup Yaratmak” adlı eseri, Said Nursi ve Fethullah Gülen’in gerçek yüzünü gösteren bir belgesel… 

İşte bu eserden bazı bölümler: 
(*Vahdettin’in Şeyhülislamı, Damat Ferit hükümetlerinde bakan olarak da görev almış Mustafa Sabri Efendi, ”Kürt Said’in Mezhebi Hakkında Reddiye Armağanı” adlı eserinde şöyle diyor:
‘Kendini Kuran’ı azimüyşanın müdafii gibi gösteren Said, bizzat kendisi Kuran’ı azimüyşana muhalefet etmektedir…

Damarında bir damla Türk kanı olan her Müslüman’a, bu adamın mason ve komünist kadar tehlikeli olduğunu ehemmiyetle hatırlatırım (S.44).’
*Said-i Kürdi’nin ”Şualar” adlı eserinde şu satırlar bulunmaktadır: ‘Süfyan ve bir İslam Deccali(nin), Mustafa Kemal olduğu Beşinci Şua’da anlaşılıyor.

Said-i Kürdi’ye göre Mustafa Kemal, ‘Süfyan’ın ta kendisidir ve, yerde ve gökte lanetlenmiştir.’

Allah (c.c.)’ın yarattığı mahlukatı içinde en çok zulüm yapan kimsedir (S.102).
*Said-i Kürdi’nin kardeşi Kürt ayaklanmasını yönlendiren ‘Azadi’ örgütünün Van yöneticilerindendir (S.104).
*Said-i Kürdi, Şeyh Said’in yanında savaşamamaktan üzgündür: Hapishane ve sürgünler benim elimi kolumu bağladı… Ben niçin Diyarbekir’de şehit edilen 46 kişinin içinde yokum? diye kederler ve gamlarla teesürümden ağladım… Bir milyon insanı Şeyh Said’in yoluna getirdim. Bu da benim için kafi hizmettir (S.107).)
***
Nurculuğu suç sayan Ceza Genel Kurulu kararında, şu belirlemelere yer verilmiştir:
”Said Nursi, 31 Mart vakasından önce Derviş vahdeti ile münasebet kurmuş, o zaman yayınlanan Volkan Gazetesi’nde çıkan yazıları ile 31 Mart vakasını körüklemiştir. 
Said Nursi aynı tarihlerde Kürt Teali Cemiyeti’ne girmiş, bu arada yayınladığı kitabın gerekçesinde, ‘Uyan ey Selahettin-i Eyyübi’nin torunları Kürtler’ diye, Kürtleri, Türkler aleyhine tahrike gayret etmiştir…”
Atatürk, Said-i Kürdi’nin zararlı faaliyetlerinin önlenmesi için her türlü tedbiri almıştır. Said-i Kürdi, 1932’de tutuklandı. 1934’te Isparta’ya sürüldü. 1935’te Eskişehir’de 11 ay hapse mahkum oldu. 1936’de Kastamonu’ya sürüldü. Atatürk’ün ölümünden sonra da 1948 yılında 20 aya mahkum oldu.
***
Bütün bunlar açıkça ortadayken: Nurculuk tarikatının ateşli bir mensubu olduğunu gizlemeyen Fethullah Gülen:Bediüzzaman’a talebe olabilmeyi, o şerefi elde edebilmeyi cana minnet bildiğimi arz etmek isterim”; Üçüncü Uluslararası Said-i Nursi Semineri’nde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: ”Said-i Nursi keşfedilmeyi bekleyen bir hazinedir”; önceki Milli Eğitim Bakanlarımızdan Hüseyin Çelik: ”Eğer Cumhuriyet’in başında Bediüzzaman resmi makamlarca dinlenseydi, bugün ülkenin durumu hiç şüphe yok ki böyle olmazdı” diyebilmektedirler.
On dokuzuncu yüzyılın sonlarından itibaren, önemli bir bölümü Türkiye Cumhuriyeti topraklarında olmak üzere, bağımsız bir Kürt devleti kurmak için faaliyet gösteren ABD’nin; neden hem Nurcuları, hem Fethullahçıları ve hem de AKP yandaşlarını desteklediği her geçen gün biraz daha açıklık kazanıyor…
***
Mustafa Kemal Atatürk; Kürt Said gibi kişileri mürşid (yol gösterici) kabul edenler için, 1933 yılında şunları söylüyordu:
‘Bazı şeyler vardır ki bir kanunla, emirle düzeltilebilir. Ama bazı şeyler vardır ki kanunla, emirle milletçe omuz omuza boğuştuğunuz halde düzelmezler. Adam fesi atar şapkayı giyer ama, anlında fesin izi vardır. Siz sarıkla gezmeyi yasaklarsınız, kimse sarıkla dolaşamaz. Ama bazı insanların başındaki görünmeyen sarıkları yok edemezsiniz. Çünkü onlar zihniyetin içindedir. Zihniyet binlerce yılın birikimidir. Bu birikimi bir anda yok edemezsiniz. Onunla sadece boğuşursunuz. Yeni bir zihniyet, yeni bir ahlak yerleşinceye kadar boğuşursunuz...”
İslamiyet’in ve Türk Milleti’nin en büyük düşmanları; emperyalist devletlerle işbirliği yaparak, tarih boyunca dayanışma içinde hareket eden bölücülerle, siyasal İslamcılardır… Cennetin kapılarının en çok onlara kapalı kalacağına inanıyorum… Böyle bir günahı affettirecek dua yok çünkü…
Vural Savaş – Sözcü