TANRININ İLK EMRİNE RAĞMEN OKUMAYAN APTAL TOPLUM

MÜSLÜMANIM DİYE BÖBÜRLENİYOR

TANRININ İLKEMRİNİ SORUYORUM “OKU’MAK” DİYOR!

—KİTAPLIĞIN NEREDE? “YOK, OKUYANLARI DİNLİYOR, ÖĞRENİYORUM” DİYOR.

—ALLAH “OKU” MU DEDİ, OKU’YANI DİNLEMEN YETERLİ’ Mİ DEDİ, YA O İNSAN ARDNİYETLİ VE YALAN SÖYLÜYORSA..?

—ALLAH “OKU” DEDİ AMA OKU’MAYA ÜŞENİYORUM’ DEDİ.

                                   NEDEN OKUMUYORUZ?

Bir arkadaş dedi ki; “Biz Orta Asyalı toplumların kültürü SÖZELDİR. Bu nedenle çok konuşur; az okur, az yazarız.”
Kuşkusuz ilginç bir tartışma konusu.
Bir bakış açısıyla “bu görüş doğrudur” denebilir.
Ancak yazının olmadığı çağlar çok geride kaldı. Yerleşik düzene geç de geçmiş olsak, bizden önce yerleşen toplumlardan geride bile olsak, o dönem artık tarihte kalmıştır.
Ayrıca dünyanın tüm toplumları önce SÖZEL kültürü yaşamıştır.
*
Bu çok konuşup az okuma ve yazma alışkanlığı genlerimize işlenmiş ve kalıcılık kazanmış olabilir mi?
Bu düşünce hiç bilimsel gelmiyor bana.
Bunun, doğrudan aileden başlayan eğitim zinciri ve toplumun yaşam biçimiyle ilgisi olduğu kanısındayım.
*
İnsanların öğrenme pencereleri “okumak”, “yazmak” ve “dinlemek” üzerinde yürümüş; “deneysel”, “eytişimsel” yöntemler eklenmiştir.
Gelişmiş teknolojilerle bilgi edinme yolları işin içine girmiş olmasına karşın, çoğu iş alanında okuma ve yazma olmadan öğrenme ve iş yapma olanaksız durumda.
*
Okuma ve yazma özürlü bir kişi ya da toplumda ilerleme düşünülebilir mi?
Böyle bir toplum ancak yığın olabilir. Yığınlar güce tapan kullar/kölelerdir. Taptıkları güçten buyruk beklerler.
Ayrıca taptıkları gücü öyle büyütürler ki kutsallaştırır, dinsel nesne (obje) yaparlar. Ayakları altına yatma, el öpme, yıkanan ayağının suyunu içme istekleri güçlüdür.
Bu onursuzluk ülkenin ve ulusun değerlerini de ayaklar altına düşürmeye elverişlidir. Onlar için kendi inançları dışında bir “DEĞERLERİ” yoktur.
Bu yığınlardan yurtseverlik beklenemez. Bu yığınlar, üretmeyen, artı değer oluşturmayan, ülkeye yük asalaklardır.
Bu yığınlardan ülke çıkarları için oy vermeleri de düşünülemez. Onlar yalnızca taptıkları güç ve kendi çıkarlarını düşünürler.

Görüyoruz ki okumayan, yazmayan; bilisiz, bilgisiz, bilinçsiz insanlar ülkenin parazitleri durumuna gelebiliyor. Bu sorun çözülmeden ülkemizin sorunları da bitmeyecektir.
*
Şunu da belirtmek gerekir ki konuşmak; okuma ve yazmaya göre çok kolaydır, hiç araç-gereç gerektirmez. Buradan çıkışla diyebilirim ki okumaktan-yazmaktan uzak durmak açıkça TEMBELLİKTİR.
Bence bizim toplum her şeyde KOLAYCILIĞA kaçma, şark kurnazlığına yönelme eğiliminde.
Sonuç olarak, bilgi ve bilinç düzeyi düşük olduğundan kandırılma, kullanılma, sömürülme, boyun eğme durumlarına da açık duruma düşmektedir.
Sorunlarımızın ana kaynağı TEMBELLİK diyebilir miyiz?

                   Nurettin ŞENOL

#yazıdükkanıkültürsanateğitimyazıları
#nurettinşenolkasımyazıları
#nedenokumuyoruz