YABANCILARIN İDARESİNDEKİ OSMANLI

        SADRAZAMLARIN ÇOĞUNLUĞU TÜRK DEĞİL

Osmanlı’da toplam 218 sadrazam görev yapmış. Alaüddin isimli ilk sadrazam Orhan Gazi döneminde, 1323 yılında göreve getirilmiş, son sadrazam ise, 1920’de sadece 25 gün görevde kalan Abaza kökenli Salih Hulusi Paşa olmuştur.

Sadrazamların 101’i Türk kökenli, geri kalan 117si farklı etnik kökenlerden gelmektedir. 117 sadrazamın etnik kökenlerine bakıldığında ise, 32’sinin Arnavut, 12’sinin Boşnak, 11’inin Gürcü, 9’unun Abaza, 8’inin devşirme, 6’sının Rum, 4’ünün Çerkez, 4’ünün Hırvat, 2’sinin Arap, 2’sinin Ermeni, 2’sinin İtalyan, 2’sinin Slav, 2’sinin dönme, 1’inin Rus, 1’inin Bulgar, 1’inin Sırp, 1’inin de Çeçen olduğu görülecektir.

Ayrıca, 4 sadrazamın kökeninin Rum mu, Fransız mı, Arnavut mu, Hırvat mı, Macar mı ya da Boşnak mı olduğu konusunda da görüş birliği sağlanamamıştır. 13 sadrazamın kökeni ise bilinmemektedir. Bazı sadrazamlar da etnik kökenleriyle anılmaktadır. Rum Mahmut Paşa, Rum Mehmet Paşa gibi sadrazamlar bu durumun en iyi örnekleridir.

        FRANSIZ KONTU HUMBARACI AHMET PAŞA

Birçok yabancı da din ve isim değiştirerek Osmanlı’nın hizmetine girmiştir. Bunların arasında, tarihimizde yer edinen önemli isimler de var. İlk matbaa, İstanbul’un fethinden 17 yıl önce faaliyete geçmişti. Osmanlı İmparatorluğu’nda Hıristiyanlar ve Yahudiler 15. yüzyılın sonlarından itibaren kitaplarını basacak matbaalara sahiptiler. Buna karşın, ilk Türk matbaası, din değiştirerek Müslüman olan ve İbrahim Müteferrika ismini alan Protestan bir Macar tarafından kurulmuştur.

Osmanlı Ordusu’nda, Humbaracılar olarak adlandırılan patlayıcı silahlar bölümünü modernleştirme görevi verilen Humbaracı Osman Ahmet Paşa, aslında bir Fransız kontudur. Gerçek adı Claude Alexandre Bonneval olan Osman Ahmet Paşa, İstanbul’a gelmeden önce Fransız Kralı XIV. Louis’in hizmetinde çalışmış bir generaldir. Üsküdar’da askeri bir mühendislik okulu da kuran Bonneval, modernleşme çabalarına karşı çıkan yeniçerilere rağmen, yaşamının sonuna dek ordunun yeniliklere uyum sağlaması için çalışmıştır.

Osmanlı’da ilk modern itfaiye birliğini, 1729’da Ahmet Paşa kurmuştur. Fransız kökenli olan Ahmet Paşa’nın asıl adı Louis Favid’tir.

I. Abdülhamit döneminde kurulan hızlı topçu birliği projesinin sahibi ise, Macar asıllı bir Fransız generali olan Baron Tott’dur. Tott, ne Müslüman olmuş, ne de isim değiştirmiştir. Baron Tott’un yardımcısı Campbell isimli bir İskoçyalıdır. İstanbul’da kalmayı yeğleyen Campbell, daha sonra Müslüman olmaya karar vererek Mustafa ismini almış, İngiliz Mustafa lakabıyla anılmıştır.

Eğer son anda yaşanan olaylar olmasaydı, Napolyon Bonapart da, yeni tanınmaya başlayan bir tümgeneral olarak, Osmanlı Ordusu’na katkıda bulunmak üzere İstanbul’a gelecekti. Bonapart, 20 Ağustos 1795’de kardeşi Joseph’e gönderdiği mektupta, ‘Büyük Türk’ olarak tanımladığı Osmanlı Padişahının isteği üzerine, topçu birliklerinin yeniden düzenlenmesi için İstanbul’a davet edildiğini, Fransız yöneticilerinin de bu teklife sıcak baktığını yazmıştır.

Bu mektubun ardından İstanbul’a gitme hazırlıklara başlayan Bonapart, Eylül ayında pasaportunu da alır. Paris’e veda etmeden önce son kez Palais Royal semtinde gezintiye çıktığında tarihini akışını değiştirecek bir olay gerçekleşir. Ekim ayı başında Paris sokaklarında başlayan karışıklıklar, Napolyon’un Paris’te kalmasını sağlayacak ve ona imparatorluğun yolunu açacaktır.

Bir başka yazıda ise başta Fransa olmak üzere Avrupa ülkelerindeki taht kavgalarında öldürülen aile bireylerini, Osmanlı hanedanında yaşananlarla karşılaştırarak anlatacağım.

Gürbüz Evren